Milenyum ortalama 1000 yılda bir kez oluşan, her iki noktası arasında uzun bir zaman dilimi bulunan bir kavram. Lakin bu çağın milenyumu ve bu milenyumun kuşağı en zorunu yaşayanlardan. Ortalama yetmişli kuşağını ele alacak olursak, ki bu 40’lı, 50’li yaşlara tekabül eder, bunlar kara sabanı da gördü, traktörü de gördü, mektubu da gördü, elektronik postayı da gördü, kısıtlı manuel teknolojiyi de gördü, gelişmiş dijital teknolojiyi de gördü.
Tüm bu değişim ve dönüşümün etkisi sadece maddesel hayatlarımıza etki etmedi. Aynı zamanda ruh dünyamıza, inanç dünyamıza ahlak ve etik dünyamıza da etki etti. Yeni çağda oluşan tüm değer yargıları hayatlarımızda kendine yer açabilmek için üzerinde büyüdüğümüz ve adına gelenek dediğimiz bir çok değeri de yerinden söküp attı, hatta bazen acıtarak ve kanatarak yaptı bunu.
Bu kaçınılmaz değişim ve dönüşüme ayak uydurabilen herkes bir şekilde fazla kan kaybetmeden! hayatlarına devam etti ama bazıları da gelenekten kopmayı reddederek iç dünyasında korkunç acılarla boğuştu. Bir karar vereceğiz değişen ve dönüşen dünyanın içerisinde, hayat oyununun yüksek sesli rollerinden birinin sahibi olmak istiyorsak eğer bir karar vereceğiz. Bu karar ne eskide bırakacak bizi, ne de yeninin soytarısı yapacak. Bu karar kısa ve öz olarak “hem gelenekçi hem de yenilikçi” olmak olacaktır. Yani özü kaybetmeden ve yeniyi reddetmeden yaşanacak, işte o zaman kolaylaşacak hayat… Sevgiyle kalın.